A camp in Kabakoz ( Agva - Istanbul ) / Kabakoz'da kamp (Ağva-İstanbul )

Hafta sonu kamp yapalım teklifine ilk başta sıcak bakmamıştım.
Üzerine çalışmam gereken projelerim nedeniyle hafta sonunu evde bilgisayar başında geçirmem iyi olacaktı.
Ama insanların fırsat konusunda tutarsız davrandığını düşününce bu fırsatı değerlendirmeye karar veriyorum.
Öyle yada böyle arkasından sürekli koşmak durumunda olduğumuz bir zaman algımız var.
Asla geçemeyeceğimiz ama yavaşlarsak hızla uzaklaşan türden.
Sonuç olarak doğanın içine karıştığım her an diliminde ilüzyonlardan uzaklaşıp, fiziken ve zihnen bir üst insana kapının açıldığını hissederim.
Önemin ve/veya önemli olanın önemsizleştiği yani gerçek değerine yaklaştığı durumlardır bunlar.
Masalı kesiyorum ve etkinliğin detaylarına geri dönüyorum.
Akşam sebzeli makarnaya barbunya katmak ve afiyetle midemizde yer alması için alışveriş yaptık.
İstikametimiz Kabakoz.
Trafikten anlaşılan o ki bugün herkes Şile- Ağva yolcusu.
Biraz kaybolarak biraz navigasyon azizliği ile Kabakoz'a ulaşıyoruz.

Team /Ekip ( Photo : Onur Duman )





Peki Kabakoz sahilinde ne var? Kendi rüzgar gülleri olup enerjisini üreten yeni açılmış bir tesis var. Küçük restoranı ve plajı ve otoparkı var.
Aracımızı tesisten bağımsız alana park edip tüm malzemeyi tek seferde sahile indiriyoruz.
Kayaların dibi rüzgarı kesmesi açısından ve kumunun biraz daha oturmuş olmasından çadır yerimiz oluyor. Yolda gelirken araca doldurduğumuz odunların yanına yan tarafta evine dönen ailenin verdiği odunları da ekleyince sabaha kadar yanacak bir kamp ateşi yakabiliriz.
Eşyaları bırakıp hemen ılık denize dalıyoruz.
Uzun süren yolun yorgunluğunu alıyor.
Isak Dinesen'in de dediği gibi “The cure for anything is salt water - sweat, tears, or the sea” kabaca çevirirsek şunu diyor " Herşeyin tedavisi tuzlu sudur. Ter, gözyaşı ve deniz"


Can you draw the picture of happiness for me Abidin? Nazım Hikmet ( Photo : Bahadir Elverdi )

Kabakoz sahile inen yol ayrımının karşısında yediğimiz gözlemeleri çoktan yakmış olacağız ki acıkmaya başladık.
Çocukluğumda yemek, çamaşır ve su ısıtmak için dere tepeden toplanıp getirilen ağaç, odun, çalı kullanıldığı için her durumda ateş yakma konusunda fena sayılmam.
Hemen işe koyuluyorum ve kısa sürede gerek çubukta kaşarlı sucuk , gerek marshmallow  için de kullanacağımız ateşimiz yanıyor.

A campfire, some music, friends and a sky full of stars ( Photo : Bahadir Elverdi )

İnsanlık için bu kadar değerli ve çok uzun tarihi olan ateşin meditatif özelliklerinden de sonuna kadar yararlanıyoruz.


Camp Fire from Bahadir Elverdi on Vimeo.

Önce ekmek arası sucuk faslı. Nasıl mı?
Ucu sivriltilmiş bir adet serçe parmak kalınlığında çalı yeterli.
Çubuk yatay tutulan soyulmuş sucuğun tan ortasına batırılır. Sucuğun her iki ucundan çubuğa çok yaklaşmayacak artı kesiler atılır.
Her yönü eşit pişecek şekilde ateşte döndürülür. Yağını bırakmaya başlar.
Sonra dilimlenmiş kaşar üzerine sarılır. Akmamasına dikkat edilerek sucuğun üzerine yapıştırılır.
Ekmeğin arasına yerleştirilir.
Isırmadan önce ağız kenarlarından akan su temizlenir :)
Mmmmmmmm nefiss.
Kesmeyeceğini bildiğim için Willy'i ( MSR Whisperlite ) yakıyorum makarna pişirmek için.
MSR Whisperlite ocak nedir diyorsanız işte size okumalık  ayrıntılı bilgi
Videoyu da buraya bırakalım.

Lafın açtığı lafın sonu gelmiyor, gelemiyor.
Şarap, şampanya ve Jager etkisi deniyor sanırım buna :)
Kulaklarını çınlattığımız dünya dışı varlıklar gecikmiş bir özür size.
Bu arada dilimizi biliyor musunuz?
Barbunya pilakinin suyunu biraz süzüp makarnayla karıştırıyoruz ve kısa sürede tencerenin dibini görüyoruz.
Gecenin serinliği ve ısıtan kamp ateşi nedeniyle oturmaya devam ediyoruz.Dalga sesleri, ateşin renkli dansı, ulumalar ve rüzgarın müziği ile yatan ilk ekipten 1,5 saat sonra yatıyoruz.
Sabah güneşi tahmin ettiğim gibi çadırı hamama çevirmedi.
Kahvaltı öncesi denize girerek kendimize geldik.
Sabah yogası yapılırken birkaç fotoğraf çektim.
Sağolsun Yoga Kültür

Morning yoga ( Photo : Bahadir Elverdi )
Hey teacher leave them kids alone ( Photo : Bahadir Elverdi )


Kahvaltı için yukarı taraftaki restoran-campinge çıkıyoruz.
4 kişilik serpme kahvaltı + 12 çay + menemen yedikten sonra gelen hesap oldukça uygun 45 TL.(2016)
Kahvaltı sonrası tekrar deniz sefası.

Cheese ( Photo : Bahadir Elverdi )

Yunus balığının kıyıya çok yakın geçmesi tatlı bir heyecan yarattıktan sonra yine çeşitli yoga pozlarıyla şansımızı denemeye başlıyoruz.
Yoga Kültür' ün Youtube kanalında videolarını izleyip yoga yapabilirsiniz.
Sahilde, evde, işyerinde, tatilde.



Headstand / Yoga baş üstü duruş ( Photo : Müge )

Headstand/ Yoga baş üstü duruşlar ( Photo : Bahadir Elverdi )

Challenge accepted/ Acro Yoga  ( Photo : Bahadir Elverdi )

And the winner couple is / Acro yoga / Yoga Kültür ( Photo : Onur Duman)


Ekipte yoga eğitmeni Ekin Akman' ın  olması  hem bize yol göstermesi hemde  hunharca dalga geçmesi için yeterli oluyor. 
#acroyoga klasiklerime devam ediyorum tabi ki.
Öğleden sonra dalgaların büyümesi iyi yüzme bilmeyenler için tehlikeli bir durum oluştururken çocukluğumdan beri yaptığım bodysurf ( vona'da viyalamak denir ) için ise uygun şartları oluşturuyordu.
Dalganın önünde 8-10 metre kadar mesafeler katedip kuma çıkabildim defalarca. 
Hepimizin denemeleri sayesinde  hem çok eğlendik hem çok yorulduk.

Semipro-Bodysurfer ( Photo : Onur Duman )

Surf yapılan popüler sahillerde ne kadar adrenalin yüklü ve keyifli olabileceğini tahmin etmek hiç zor değil.
Karadeniz'in dalgalı zamanlarında sandalla surf yapar ve sandalı son anda dalgaya paralel getirerek devrilmesine ve batmasına neden olurduk bizde üzerinden uçarak tabi. Sonra kıyıya çekip suyu boşalt ve tekrar.
Havanın kapamaya başlaması, dalgaların hırpalaması ve pazartesi mesaisi  vb nedenlerle dönüş için hazırlıklara başladık.Çay demleyip abur cubur atıştırdık.
Hızlı bir toparlanma sonrası yola koyulduk.
Eğlenceli ve yorucu bir hafta sonu oldu ama değdi doğrusu.
Sıradaki ne?
Ekip

Happy faces ( Photo : Bahadir Elverdi )
Because of traffic we prefer this road.Boring not recommended.Take the usual one 

Notes: Agva & Sile is good camping places close to Istanbul. There are a lot of small bays and beaches there.We decided to go to Kabakoz (between Sile and Agva )
Be careful about weekends.There was  traffic jam on the road to Sile.
Kabakoz has a good beach. There is one camping thre but you can put your tents on the beach like we did. Traditional Turkish breakfast for 4 person+menemen and 12 çay is 45 TL.(good price)
After we reached there jumping to the sea took all the tiredness.
Then we set a campfire with the stuff that we picked from road to reach the beach.
We put sucuk on top of stick and rolled with kaşar.Delicious.
Night was great with an open sky and full of stars around campfire.
Next morning we did some yoga moves with our instructor.Funny.
Swim a lot, took pics and did some bodysurf.
Be careful about Black Sea it's getting rough quickly and can be dangerous if you are not really a good swimmer.
Road to Kabakoz you passed between trees and a bit narrow.
Be careful while driving there will be some big buses and trucks on the road.
Recommended place to see, camp and swim.
So what is next?



Popüler Yayınlar